Yerli ve milli silah sanayisinin temellerini atan isim: Nuri Killigil Paşa
Nuri (Killigil) Paşa, Türkiye’nin kendi silahını üretmesi gerektiği inancıyla girdiği yolda, yerli savunma sanayinin öncüsü oldu.
Kurtuluş Savaşı döneminde Erzurum’da tamirhane ve fabrikalarda çalışıp ele geçirilen silah ve malzemeyi kullanılır hale getiren, daha sonra kurduğu fabrikada top, havan, uçaksavar mermi ve tapalarının yanı sıra uçak bombaları imal eden Nuri (Killigil) Paşa, özel sektör olarak yerli harp sanayisinin gelişmesine ve Türk ordusunun ateş gücünün artırılmasına katkı sağlayan ilk girişimcilerden biri olarak biliniyor.
Enver Paşa’nın kardeşi, Kut’ül Amare Zaferi fatihi Halil (Kut) Paşa’nın da yeğeni olan Nuri Paşa, Harp Okulu mezuniyetinin ardından Trablusgarp’ta, Balkan Savaşları’nda bulundu. I. Dünya Savaşı’nda Enver Paşa tarafından yerli halkı teşkilatlandırarak İtalyan ve İngilizlere karşı savaşmak üzere Trablusgarp’a tekrar gönderilen Nuri Paşa, başarılarından dolayı 1918’de 28 yaşındayken yarbay rütbesine terfi ettirildi.
Kafkas İslam Ordusu Komutanlığı’na getirilen Nuri Paşa, Bakü ve Dağıstan’ı Rus işgalinden kurtarmasının ardından Anadolu’ya geçerek Kazım Karabekir Paşa’nın kolordusuna katıldı.
Yazar Caner Akkurt, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Nuri Paşa’nın bu dönemde Kars ve Erzurum’da tamirhane ve fabrikalarda çalışıp ele geçirilen silah ve malzemeyi kullanılır hale getirdiğini dile getirerek, Nuri Paşa’ya, İstiklal Savaşı’nda Sarıkamış’ın kurtarılmasına iştirak ettiği için 1929’da İstiklal Madalyası verildiğini hatırlattı.
“Türk ordusunun ateş gücünün artırılmasına katkı sağlamıştır”
Nuri Paşa’nın çinicilikle uğraştıktan sonra İstanbul’a gelerek Zeytinburnu’nda kurduğu demir eşya fabrikasında çeşitli metal eşyaların yanı sıra silah, tapa ve mermi ürettiğini anlatan Akkurt, şu bilgileri paylaştı:
“Nuri Paşa, Zeytinburnu fabrikasını Haziran 1946’da kapatarak Sütlüce’ye taşır. Nuri Killigil Paşa, Sütlüce’deki fabrikayı geliştirerek, matara, gaz maskesi, çelik başlık, soba gibi eşyaların yanında tabanca, 81 milimetre havan, mühimmat, tapa, uçak bombası, tahrip kalıpları da üretir. Killigil Tabancası olarak bilinen tabanca İstanbul’da Askeri Müze’de sergilenmektedir. Nuri Paşa, imal ettiği silah ve mühimmatı, Milli Savunma Bakanlığı’na sattığı gibi yurt dışına da ihraç eder. Mısır, Pakistan, Suriye gibi ülkelere de silah, tapa ve mermi satmıştır.”
Akkurt, Nuri Paşa’nın, yeni silah, mermi ve tapa üretmenin yanı sora mevcut mermilerin değiştirilmesi ile ıslah edilmesi işlemlerini yaptığını kaydetti.
Nuri Paşa’nın, top, havan, uçaksavar mermi ve tapalarının yanı sıra uçak bombaları da yaptığını aktaran Akkurt, “Askeri fabrikalardan temin edilemeyen 40 milimetrelik uçaksavar topları için mermi ve tapa yaparak, özel sektör olarak milli harp sanayisinin gelişmesine ve Türk ordusunun ateş gücünün artırılmasına katkı sağlamıştır.” dedi.
Caner Akkurt, Nuri Paşa’nın Sütlüce’deki fabrikasında 2 Mart 1949’da yaşanan patlamaya değinerek, Killigil’in yangını kontrol altına almak ve ambarlardaki hazırlanmış mühimmata sirayet etmemesi için içeriye girdiğini, ancak büyük bir patlama sonrası kendisinden haber alınamadığını söyledi.
Nuri Killigil’in dış pazarlara açılmasının küresel rakiplerini rahatsız ettiğini öne süren Akkurt, “Muhasebecisi Fungaris Bey’in söyledikleri, patlamanın sabotaj olduğunu akıllara getiriyor. Fungaris, 2 bin mermiyi Suriye hükümetinin siparişi üzerine yaptıklarını, her an sevk emri beklediklerini, fabrikanın ayrıca Pakistan’dan sipariş aldığını belirtmiştir. Kimyahanede yangın çıktıktan sonra dışarı fırladıklarını, Nuri Paşa ambarda kuvvetli infilak maddelerinin bulunduğunu bildiğinden işçilerden buraların süratle tahliyesini istediğini, bazı işçilerin onunla birlikte ambara girdiğini, asıl büyük infilakın da bundan sonra olduğunu anlatmıştır.” diye konuştu.
Yazar Caner Akkurt, savcılığın, ihmal ve kaza yönünü araştırırken, kasıt ve sabotaj olması ihtimali üzerinde de durduğunu aktararak, kasten veya kaza olarak, triyolit maddesinin bulunduğu yere sigara veya yanar bir madde atılarak infilak meydana gelebileceğine dikkati çekildiğini söyledi.
“Dönemin şartları büyük ölçekte yapmasına imkan vermiyor”
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, Osmanlı Devleti’nin 2. Abdülhamit döneminden itibaren Alman silah sistemine geçtiğini ve bu silahların Yunan savaşında başarılı neticeler verdiğini ifade etti.
Çanakkale Zaferi’nin kazanılmasına yerli üretim 26 mayının önemli etkisi olduğunu vurgulayan Kurşun, şunları kaydetti:
“Osmanlı çok ağır şartlardan geçmesine rağmen birtakım yerli üretimler yapabilmiş, Ankara yakınlarında bir silah fabrikası kurabilmiştir. Ancak Osmanlı silah konusunda dışa bağımlıydı. Silah sanayi konusuna ilgi duyan Nuri Paşa, Almanya’ya giderek silah fabrikalarını ziyaret edip yerli sanayinin Osmanlı’da da kurulmasını istiyordu. Nuri Paşa, asker ve savunma sanayisini iyi biliyor. El tezgahlarında çalışmalar başlatmıştı. Sütlüce’de bir fabrikayı devralıp dönüştürerek üretime başlıyor. Tabanca beratı ve kendi adı verilen tabanca icadı var. Silah sanayine yatırım yapmak istiyordu. Dönemin şartları büyük ölçekte yapmasına imkan vermiyor. Fabrikanın, Türk Silahlı Kuvvetleri ve dışarıdan müşterileri bulunuyor.”
Nuri Paşa’nın, İsrail’in kurulmasına karşı tavır geliştirdiğini ve Filistin meselesine sahip çıktığını aktaran Kurşun, sabotaj iddialarıyla ilgili şunları söyledi:
“Arap ülkelerinde manda yönetimi var. Türkiye, NATO’ya girmek istediği için silah satma konusunda iş birliğine sıcak değil. Fabrika havaya uçtuğu için gelen sevkıyat ticaret anlaşmalarını kesin olarak bilemiyoruz. Fransız ve İngilizlere karşı mücadeleler içine girmiş olan Filistin ve Suriye’deki Müslüman unsurların Türkiye’deki silah fabrikası ve tanıdık bir isimle irtibata geçmeleri akla yakın geliyor.”
“Polonya Patent Enstitüsü’nden 20’ye yakın beratını aldığı ürünleri var”
Nuri Killigil üzerine kapsamlı bir eseri bulunan yazar Atilla Oral da Milli Mücadele yıllarında, bugün Erzurum Firdevsoğlu Kışlası’nda yer alan askeri fabrikanın kurucusunun Nuri Paşa olduğunu belirterek, “Ermenistan ve Ruslardan elde edilen silah, cephane ve makine parçalarıyla bir atölye kurmuştur. Bu bilgiler ağabeyi Enver Paşa ile yazışmaları, bazı belge ve anılarında geçer.” diye konuştu.
Nuri Paşa’nın Almanya’da aldıkları eğitim sonrası kardeşi Ertuğrul ile 1925’te Kütahya’da seramik üzerine bir anonim şirket kurduğunu, girişimlerinin Nuri Conker ve Recep Peker gibi Atatürk’ün yakın arkadaşları tarafından desteklendiğini dile getiren Oral, Killigil’in 1931 yılında kardeşi hayatını kaybedince bu işi bırakarak Sütlüce ile Zeytinburnu’nda silah fabrikası kurduğunu kaydetti.
Oral, Nuri Paşa’nın Sütlüce’deki fabrikayı hükümetin desteği ile bulduğu krediyle alarak silah ve mühimmat üretecek şekilde dönüştürdüğüne dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Nuri Paşa’nın Türkiye’de öncü sayılabileceği konu 9 mm tabanca üretimidir. 1927’de Polonya Patent Enstitüsü’nden 20’ye yakın beratını aldığı ürünleri var. Daha az parçalı silahlar üretiyor. Bekçi, polis ve silahlı kuvvetler içerisinde de dağıtılmış tabancaların üretimini gerçekleştiriyor. Piyasada Killigil adıyla bilinen tabancalar bugün dahi birçok kişinin belinde durur. Milli hükümet zamanında elinde kullanamadığı birtakım malzemeleri dönüştürüyordu. Mesela top mermilerinden tayyare mermisi yapıyordu. Çeşitli fikir ve önerilerle Nuri Paşa önemli hizmetlerde bulunuyor. Birçok projeyi TSK ile ortak yürütüyor.”
“Nuri Paşa İsrail’in kuruluşuna karşıydı”
İsrail’in kuruluşu ve sonrasında Nuri Paşa’nın Filistinlilere ve bölgedeki diğer Arap ülkelerine silah sattığını belirten Oral, “Nuri Paşa, İsrail’in kuruluşuna karşıydı ve ‘Devlet üstüne devlet olmaz.’ diyordu. Bu dönemde Araplara silah konusunda yardımda bulunuyor. Vefat ettiği dönemde Mısır’da iki fabrika kuruluş aşamasındaydı, Suriye’de ise kurulmuştu. Aynı dönemde bir başka Türk firması Şakir Zümre’nin de fabrikaları vardı. Nuri Paşa’yı da bu yardımları sebebiyle öldürdüklerini düşünüyorum. Bu amaçla yok ettiklerini de ölümünün hemen ardından Londra’da bir araya gelen Araplar da söylemişti.” ifadelerini kullandı.
Nuri Paşa’nın da ölümüyle sonuçlanan fabrikadaki patlamayla ilgili kapsamlı itfaiye ve adli tıp raporlarının kayıp olduğunu ifade eden Oral, ayrıca TBMM’de gizli bir oturum gerçekleştirildiğini ancak üzerinden 69 yıl geçmesine rağmen bu oturum tutanaklarının hala açıklanmadığını kaydetti.
Nuri Killigil, Şakir Zümre, Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş’un idealleri olan insanlar olduğunu dile getiren Oral, “Bu isimlerin hepsi birbirini iyi tanırdı. Hatta 15 gün bir fabrikada çalışan personel, 15 gün de diğer fabrikada çalışırdı.” dedi.
“Vefat ettiğinde sadece 3 takım elbisesi olduğu ortaya çıkıyor”
Nuri Paşa’nın modern manadaki silah tüccarları gibi olmadığını vurgulayan Oral, “Vefat ettiğinde Tereke Hakimliği mal varlığına bakıyor ve sadece 3 takım elbisesi olduğu ortaya çıkıyor. Mütevazı yaşıyor. Görüştüğüm işçileri paşanın işçilerinin maaşını zamanında ödemek için kredi çektiğini, gerekirse kendisinin aç kaldığını ama gününde ödeme yaptığını söylemişti. İşçilerinin bir kısmı görev yaptığı dönemden kendi askerlerinden oluşuyor.” diye konuştu.
Nuri Paşa’yı “inançlı ve idealleri olan bir şahıs” olarak tanımlayan Oral, şunları kaydetti:
“Henüz erken yaşlarda bu işi yapmak istediğini belirtiyor ağabeyine. Nuri Paşa, Kafkas İslam Ordusu Komutanlığı’nda ve görev yaptığı diğer bölgelerde de büyük başarılar elde eden bir asker olsa da gözü hep savunma sanayinde. Türkiye’nin kendi silahını kendisinin üretmesi gerektiğine inanıyor. Biz tarih boyunca ne zaman kendi silahımızı ürettiysek hep muvaffak olup zaferler kazandık. Ancak başkalarının ürettiği silahlarla hep kaybettik. Bugün Türkiye artık yavaş yavaş kendi silahını, mühimmatını üretmeye başladı. Kendi silahını üretmek kötü bir şey değil. Biz silah üretirsek savaş değil barış olur. Çünkü biz bugün terör örgütleriyle mücadele ediyoruz ve Orta Doğu silah tüccarlarının arenası. O arenada akan kandan beslenen ve cebini dolduran odaklar var. Yabancı menşeli bir bombaya, silaha ödediğimiz yüksek bedellerle çok daha verimli şeyler üretebiliriz.”
Son olarak Türk savunma sanayisi tarihinin askeri okullarda okutulması gerektiğini vurgulayan Oral, sözlerini “Cumhuriyet tarihinden bu yana böyle bir dersi görmeden mezun olan subay ve astsubaylarımız var. Bizim gibi tarihi büyük dünyanın önde gelen ordusunda harp sanayi tarihini öğrenmeden mezun olması çok acıklıdır.” şeklinde tamamladı.
AA İstanbul / Mücahit Türetken